
DEMEK Kİ NEYMİŞ? HAMASETLE SİYASET OLMUYORMUŞ!..
Hep aynı yanlışı yapıyoruz. Bugünkü hataya isyan ederken, bağırıp kahrolurken; asıl sebepleri, yanlışın nereden ve ne zaman başladığını düşünmeyi atlıyoruz. Bunu yapmadığımız sürece de aynı kısır döngünün içinde yuvarlanmaya devam edeceğiz.
Dün gururlandım, onur duydum…
Mesleğini hakkını vererek yapan “gazeteci” (özellikle tırnak
içinde) dostum Hayrettin Yıldırım, bölgemiz için önemli bir başarı elde etti.
Yıllardır mücadelesini verdiğimiz KYME antik kentini
kurtarma çalışmaları için belki de dönüm noktası olacak bir kararla, bölgede NEMPORT
Liman İşletmeleri tarafından yapılması planlanan liman tevsii projesine verilen
‘ÇED Olumlu Kararı’ Danıştay Altıncı Dairesi tarafından nihai olarak hukuka
aykırı ilan edildi.
Hukukun üstünlüğüne ve Türkiye’nin hala bir hukuk devleti
olduğuna inancımızı perçinleyen bu karar büyük bir gazetecilik başarısı olsa da
yeterli değil, daha yapılacak çok şey var elbette. Olayın takipçisi olmak,
ilgili kurum ve kuruluşları gereğini yapmak üzere harekete geçirmek, bölgedeki
faaliyetleri yakinen takip etmek ve hukuki karara rağmen tarih ve çevre
katliamının devamını önlemek vb.
Ancaak…
Bu karar bir şeyi somut olarak göstermiştir.
Demek ki isteyince oluyormuş!
Yani ‘dostlar alışverişte görsün’ misali yapılan, sen, ben,
bizim oğlan üç beş kişiyle toplaşarak okunan basın açıklamalarıyla siyaset’çilik’,
dernek’çilik’, sendika’cılık’, çevre’cilik’ oynamak yerine inatla, ısrarla, doğru
argümanlarla mücadele edince başarı kendiliğinden geliyormuş.
***
Gerçi herkes, her şeyi biliyor.
İş işten geçtikten sonra toplantılar yapan, bölgeye gidip
fotoğraf karelerine girerek pr çalışmalarını güçlendiren zat-ı muhteremlerin
kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar yaptıkları, bu ‘danışıklı dövüş’
neticesinde elde ettikleri siyasi ve ticari rantlar hepimizin malumu.
Hal böyle olunca…
Bölgeyi, kamuyu, halkın çıkarını korumakla mükellef kişi ve
kurumlar, bunun yerine makamlarını korumak adına tarihi, doğayı, çevreyi üç beş
otomobil kadar ucuza peşkeş çekince…
Siyasetin köşebaşları
sermayenin kuklalarınca tutulunca…
Çevre’cilik’ oynayarak kazanım sağlayanlar, sonrasında kamyonları
sıralayıp tarihin üzerini hafriyatla cürufla doldurunca…
Mücadele bir garip gazeteciye düşüyor, başarı bir garip
vatandaşın kavgasından yeşeriyor.
***
Şimdi bu karardan da çıkar sağlaman isteyen bir takım çevreler
eminim çoktan sevgili Hayrettin Yıldırım’ı aramaya, kafa kola alma
çalışmalarına başlamıştır.
Hayrettin bu tatlı su kurnazlarının oyununa gelir mi?
Gelmez…
Düne kadar yüzeysel eylem ve açıklamalarla zevahiri kurtaran
bu güruha şimdi ağzıyla kuş tutsa vatandaş prim verir mi?
Vermez…
Vermemeli de…
***
Neyse…
Bu mücadeleye ilk başladığımız günlerde bir konuşma
yapmıştık Hayrettin Yıldırım ile…
Demiştim ki…
“Sonuna kadar arkandayım, ne gerekiyorsa yaparım. Amma ve lakin,
sen de diğer görüntüde çevreciler gibi nemalandıktan sonra sesini kesecek
olursan, iki elim yakandadır…”
Verdiği sözün arkasında durduğu için…
İnandığı bir doğru için mücadeleyi sonuna kadar sürdürdüğü
için…
Gazetecilik mesleğinin sadece ‘satılık’ ve ‘yandaş’
gazeteciler tarafından yapılmadığını ispat ettiği için…
Bu güne kadar, -bazılarına benim de şahit olduğum- ahlaksız
teklifleri elinin tersiyle ittiği için…
Teşekkür ederim.
***
Olayın takipçisi olarak süreci izlemeye devam edeceğiz.
Bundan sonraki süreçte Aliağa Kaymakamlığı, Aliağa Belediyesi, Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğü, kolluk kuvvetleri ve hepsinden önce tabii ki NEMPORT
Liman İşletmeleri neler yapacak, birlikte göreceğiz.
Gereğini yerine getirmeyen ve halihazırda işlenen suça göz
yuman kişi ve kurumları ifşa etmeye, onlarla ilgili yasal süreçleri de işletmeye
devam edeceğiz.
***
Dilerim sevgili Hayrettin Yıldırım’ın bu başarısı bölgede
bir ‘kelebek etkisi’ yaratır ve siyasetçisinden bürokratına, sendikacısından
çevrecisine herkes için silkinmenin ve kendine gelmenin başlangıcını oluşturur.