
Bülent PINARBAŞI
cesotti35@gmail.com
Kahramanımsın Gökçe Erhan...
Hep aynı yanlışı yapıyoruz. Bugünkü hataya isyan ederken, bağırıp kahrolurken; asıl sebepleri, yanlışın nereden ve ne zaman başladığını düşünmeyi atlıyoruz. Bunu yapmadığımız sürece de aynı kısır döngünün içinde yuvarlanmaya devam edeceğiz.
29 Ekim 2021 Cuma 12:25
makaleler
Ressam Gökçe Erhan...
Trabzon Sürmene\'de yaşıyor...
Deniz kirlenmesine karşı çıkan ressamın evi tam da konuşma yapacağı gün yanıyor
Yine de konuşmasını yapıp diyor ki,
\"Atalarımızdan kalan evimizi kaybetmiş olsak da bu geri getirilebilir bir şey.
Ama denizi kaybettiğimizde bu geri döndürülemez...\"
Önemli bir tepkidir bu...
Yangında evi kullanılamaz hale gelen, tabloları küle dönen bir sanatçının feryadı, gözyaşları içinde okumaya çalıştığı basın açıklaması, tam da toplumsal refleksin nasıl olması gerektiğini gösteren bir örnek olarak hafızalara kazınmalı.
***
Olayın perde arkasına baktığınızda bu korkunç bir şey. Sadece Gökçe Erhan’a değil, bütün iyilik peşinde koşan, memleketin daha yaşanabilir olması umudu taşıyan herkese verilmiş bir gözdağıdır.
Nedir?
Hepi topu, Çamburnu sahilinde kültür balıkçılığı yapılmasına karşı çıkmıştır.
\"Çamburnu bizim evimizdi, çatısı dağlarımız, tarlaları mutfağımız, meydanı salonumuz, denizi balkonunuzdu.\" diyerek doğa mücadelesini sürdüren Erhan, büyük bir metanet ve sağduyuyla devam ediyor:
\"Biz atalarımızdan kalan aile evimizi kaybetmiş olsak da bu geri getirilebilir bir şey. Ben bir ressam olarak oradaki her ayrıntyı aynı şekilde resmedebilirim. Yanan evimi tekrar ayağa kaldırabilirim ama denizi kaybettiğimizde, bu geri döndürülemez\"
***
İtiraf ve kabul ediyorum ki, maalesef hiçbirimiz Gökçe Erhan kadar yürekli ve cesur olamadık...
Günü kurtarmak adına geleceğini kaybeden bir avuç tatlı su aktivistinden başka bir şey olamadık...
ÇED toplantılarında gövde gösterisiyle kameralar karşısında kendimizi göstermekten başka hiçbir şey yapamadık...
***
Denizi doldurup yat limanı yapanlara, bacasına filtre takmadan havaya zehir salanlara, cüruf dağlarıyla tarımı ve hayvancılığı baltalayanlara karşı kim, ne zaman şöyle yüreklice karşı durdu?..
Demir çelik bölgesinde her akşam göz gözü görmeyecek şekilde salınan kesif dumana karşı iki laf söylemeye kalkanı \"bizim ekmek kapımızla oynamayın\" diye susturan kitleyi bilinçlendirmek için kim, ne gibi etkili çalışma yapıyor?..
Sayıları bir avucu geçmeyen samimi doğa savunucularını ayrı tutuyorum ama, çoğu çevre örgütü kamuoyu oluşturmak yerine doğa kirleticilerinden fayda sağlamak üzerine kurmuşlar planlarını, programlarını...
Acı ama gerçek bu maalesef.
***
Bölgedeki kirletici unsurların çevre halkına rüşvet olarak verdiği üç beş istihdam sözü, göstermelik yaptığı sözde \'sosyal sorumluluk projesi\' ve kanaat önderlerinin ağzına çalınan birer parmak bal yetiyor çevreden, ekosistemden, çocuklarımızın geleceğinden vaz geçmeye...
Artan kanser vakaları, çalışmayan veya çalışsa bile paşlaşılmayan hava ölçüm rakamları, iş kazaları, azalan tarımsal rekolteler, yakılan, yok edilen ağaçlar kimsenin umuru değil.
Ateş düştüğü yeri yakıyor sadece...
Ölen işçinin ailesi feryat figan içindeyken mesai arkadaşları aynı işte, aynı koşullarda çalışmaya devam ediyor.
Sendikalar işçiyi bilinçlendirmek yerine sadece toplu sözleşme zamanları ortaya çıkıp, işverenle aynı masada \'arabuluculuk\'tan başka bir işe yaramıyor.
***
İşte bu acı tablo karşısında Gökçe Erhan\'ın mücadelesi umut verici, gurur verici...
Kahraman aramak, bir sahte kahramanın peşine takılmak yerine yaşadığı bölge için verdiği mücadele ile hepimizin kahramanı oldu.
***
İşte 29 Ekim\'i kutlarken hepimizin ihtiyacı olan ruh budur.
Ata\'mın Cumhuriyeti emanet ettiği gençlik budur!..
Köşe Yazarları